Working languages:
English to Turkish
Italian to Turkish
Italian to English

idilila
translations in creativity&spirituality

Türkiye
Local time: 11:20 +03 (GMT+3)

Native in: Turkish (Variant: Standard-İstanbul ) Native in Turkish
  • Send message through ProZ.com
Feedback from
clients and colleagues

on Willingness to Work Again info
No feedback collected
Account type Freelance translator and/or interpreter
Data security Created by Evelio Clavel-Rosales This person has a SecurePRO™ card. Because this person is not a ProZ.com Plus subscriber, to view his or her SecurePRO™ card you must be a ProZ.com Business member or Plus subscriber.
Affiliations This person is not affiliated with any business or Blue Board record at ProZ.com.
Services Subtitling, Editing/proofreading, Transcription, Translation, Training, MT post-editing, Software localization
Expertise
Specializes in:
PhilosophyEsoteric practices
ManagementAdvertising / Public Relations
LinguisticsPsychology
Textiles / Clothing / FashionPoetry & Literature
Art, Arts & Crafts, PaintingNutrition

Rates

Payment methods accepted Visa, Wire transfer, PayPal
Portfolio Sample translations submitted: 3
English to Turkish: ENLIGHTENMENT on healing society and fostering another fashion
General field: Art/Literary
Detailed field: Anthropology
Source text - English
The source text is a pdf document. Pls kindly ask if you want me to send it to you by email.
thanks
Translation - Turkish

AYDINLANMA
toplumu iyileştirme ve bambaşka bir moda anlayışını teşvik etme üzerine


SONBAHAR/KIŞ
2019-2020

Lidewij Edelkoort










Daha önce insanlar hiç bu kadar ard arda darbe yiyip kendilerini terkedilmiş hissetmediler. Zengin ile fakir, kadın ile erkek, genç ile yaşlı, entelektüel ile çalışan sınıf, siyah ile beyaz arasında sürekli artan gerilimlere maruz kalan toplum bitap düşmüş vaziyette. Gezegenimiz için acı, gelecek nesiller için ise hoşnutsuzluk hissediyoruz. Kendimizi, ülkelerini Banana Cumhuriyetleri gibi yöneten çok sayıda diktatör karşısında çaresiz hissediyoruz. Siyahların kurban edilmesine, çocuklarımıza ateş açılmasına ya da sıradan insanların araba ile ezilerek öldürülmesine karşı öfke duyuyoruz. Komşumuz düşmanımız, öğretmenimiz ezeli rakibimiz, ülkemiz lanetimizken bu halde iç savaşı nasıl önüne geçebiliriz?
Dinin ortadan kaybolması, insanları ortak bir doktrinde teselli bulma imkanından mahrum ederek, bir araya gelme ve kutlama olanaklarından da yoksun bıraktı. Beraberlik ve birliktelik ihtiyacı büyürken, boşluk hissi hayvanlar, arkadaşlar, yiyecek ve filmlerle dolduruluyor. Televizyon dizilerimiz bizim yerimize yaşıyor, podcastler bize eğitim veriyor ve çevrimiçi varlığımız gerçek benliğimizin yerini alıyor. Meditasyon yaratıcı duygularımızı yönetirken, yoga hayalgücümüze esneklik kazandırıyor. Çevrimdışı olmak hayatta kalma mekanizmasına dönüşüyor ve farklı bilinç durumları yaratırken insanların varoluşunu kuvvetlendirmelerine fırsat veriyor. Hareketsizlik ve sakinliğin iyileştirici niteliklere sahip olduğu söylenirken, sessizliğin yaratıcılığımızı arttırdığına, duygusal gelişimimize katkıda bulunduğuna inanılıyor. Farkındalık programları sayesinde öğrenme ve hafıza kontrolünü sağlayan hipokampüsün gücü artıyor. Uyanık bir dikkat ise korku ve endişeyi kontrolü altında tutan hücreleri azaltıyor, böylelikle beyin dengesi yeniden düzenlenmiş oluyor. Yaratıcı sürecin pek çok yönü hala araştırılıyor. İlk bulgular eşzamanlı düşüncenin geliştirilmesi ve bedenin bize yaratıcı akışı nasıl yakalayıp düzenleyeceğimizi öğreteceğine dair ipuçları veriyor. Bu sayede “vücut dili” ifadesine tamamen farklı bir okuma gelmiş oluyor.
Meditasyon ile ilgili konuların yönetimindeki değişiklikler, tamamen ekonomik bir vizyondan, kâr ve yaşam kalitesinin, büyüme ve sosyal sorumluluğun dengelendiği farklı bir vizyona geçişe işaret ediyor. İş ve ev arasındaki sınırların bulanıklaşması, stres ve tükenmişlikteki artış, hayata daha yavaş bir yaklaşımı gerektiriyor; konsantrasyon ve manevi rehberlik. Onlarca yıl boyunca ekonomimiz, giderek artan bir rekabet ve sessiz kitlelerin sömürülmesinden ibaret olup, ana hedefi hissedarların açgözlülüğü tatmin etmek olan bir roller coaster gibiydi. Şimdi spiritüel bir hareket sayesinde başka bir iş yapma biçimi şekilleniyor; maddi bir ekonomiden manevi bir ekonomiye doğru geri adım atan, yönetimsel nitelik ve insan refahını ön plana alan, mülkiyetin artık yaşamın ana odağı olmadığı, içsel büyüme ve sürekli öğrenmenin esas yol gösterici ilkeler haline geldiği, değerleri değişen bambaşka bir toplum ortaya çıkıyor.
Moda, bu saygılı evrimin ön cephesinde yerini alarak, sade bir gözlem ile cömert zenginlik arasında bir denge kuruyor. Değişik spiritüel yolculuklardaki deneyimlerde karşımıza çıkan çeşitli kumaşlar ilham ve esin kaynağı oluyor. Dökümlü cüppeler, üste sarılan paltolar, örten pelerinler, hafif tunikler, uçuşan etekler, kavrayan örgü trikolara eşlik eden özenli detayları olan tesbihler, İncil'den ilham alan başlıklar, saygın eşarplar, folklorik kurdeleler ile süslü uzun bir siluet ortaya çıkıyor.
Giysiler, bedenin nefes alıp rahatça hareket etmesine izin veren, sanki kalıcı bir zihinsel sükûnet içinde sürüklenen, havada asılı dua bayrakları gibi, zarif dokumalardan, atıksız şekilde hazırlanmış kalıplar sayesinde ferah ve geniş tasarımlardan oluşuyor.

Alışveriş terapisi yerini artık farkındalık deneyimlerine bırakacak. Depresyon ve kaygıdan uzak mutluluğu yeniden inşa etme, beden ve zihni aynı anda yenileştirme ihtiyacı sayesinde mağazalar kutsal tapınaklara dönüşmek zorunda kalacaklar ve bu büyük bir akım haline gelecek. Önümüzdeki 30 yılda yayılacak olan bu makro eğilim kimbilir belki de insanlığa olan inancı yeniden kazanmamıza yardımcı olur.

Lidewij Edelkoort, Şükran Günü, 2017
Turkish to English: THE PENINSULA OF BOUNDLESS INSPIRATIONS
General field: Art/Literary
Detailed field: Archaeology
Source text - Turkish
Yaratıcılığın, bilgeliğin varoluşunu ararken Mezopotamyayı beşik (cradle), Anadoluyu eşik (treshold) olarak alabiliriz. Bu topraklar ilk efsanelerin, mitlerin, tanrıların, hayale yapılan atıfların, alıntıların membağı olmuşlardır. Bilinemeyenler hayallere aktarılır, belirsizlikler, tuhaflıklar, tekinsizlikler düşler aleminin zamansız oyuncuları olarak karşımıza çıkarlar.

Mezopotamya, ilk yerleşik toplumların, hayallerin, deneyimlerin, çizinin, figürün, yazının, heykelin, düşünücülerin, düşleyenlerin coğrafyasıdır.

Anadolu zamansız alemlere aittir. Anatolian peninsula, land of boundless inspiration, embraced Sumerian, Akkadian, Assyrian, Babylonian, Hellenic, Persian, Roman, Artuqid, and Ottoman civilisations. Since the dawn of creativity, Anatolia have been the earliest settlements for humanity, agriculture, farming, habitation, pottery, cups, pots, sculptures and reliefs. Anatolia was the cradle and treshold of beliefs, legends, myths and creativity; together forming a resilient memory. Through ages, the genetic heritage of the peninsula prospered on grace, wisdom and virtuosity.. Onun içindir ki binlerce düşünücüyü alemine çağırmaktadır, Pasolini, Bela Bartok, Le Corbusier, Pierre Loti, Agatha Christie daha niceleri buraların büyüsünde yeni alemlerine dağılmışlardır.

MEZOPOTAMYA, GÖBEKLİTEPE ,ÇATALHÖYÜK,YESEMEK,HİTİTLER (gorsel gelecek)

Aladdin’in Lambasından cin bu diyarlarda çıkmış, Simbad’ın Halısı bu diyarlarda insanı uçurmuş, gerçekler bu diyarlarda hayal olmuş, hayaller bu diyarlardan gerçek olmuştur.
-----
Antik Yunan’da, Roma’da yaratıcılığının, insanın kendinden kaynaklanmadığı düşünülürdü.
Yaratıcılığın, insana refakat eden bir kutsal olup, insanlara meçhul ve uzak bir kaynaktan, anlaşılmaz sebeplerle geldiğine inanılırdı. Eski Yunanda, yaratıcılığı sağlayan refakatçi kutsal ruhlara ‘demon’ (daimon) denirdi. Sokrates, kendine gaipten bilgeliği anlatan bir ‘demon’u olduğunu anlatırdı. Yunan idealizmine karşın Roma realizmi vücutsuz yaratıcı ruhlara ‘genius’ adını vermişler, “dehanın”, “zeki bir birey” anlamına geldiğini düşünmemişler, dehanın büyülü bir varlık olduğuna, bilge kişinin, sanatçının halesinde yaşadığına, müellifin eserine yardımcı olduğuna, biçim verdiğine inanmışlardı.
Bilge kişinin, sanatçı kişinin, tasarımcı kişinin eseri ne kadar görkemli olursa olsun itibarı tümüyle ona ait değildi ; herkes bu bedensiz, maddesiz yokluğun, ‘deha’nın bilge kişiye, tasarımcıya yardımcı olduğunu kabullenmişti. Berbat bir eser için bile hata müellifte değildi, “dehası” tembellik yapmıştı.

Rönesans ile çok şey değişti, Leonardo vitrivius ile bireyi evrenin ortasına, bütün tanrıların ve bilinmezliklerin üstüne yerleştirildi. Artık kutsal emirler alan mitolojik yaratıklara yer ve zaman tanınmaz oldu. Akılcı hümanizm ile insanlar yaratıcılığın kişinin tümüyle kendisinden geldiğine inanmaya başladılar. Tarih boyunca ilk defa, şu veya bu sanatçıya dehanın gelmiş olması yerine, doğrudan kendisinin dahi olduğunu duymaya başladık. İdea düşünce yoldan çıktı, hümanist düşünce yaratıcılığın tüm alanlarını kapsamaya başladı, Roma’dan kuzeye doğru yayıldı, tüm ezberlere dokundu, dogmaları, dini yorumlamaya başladı. Yaratıcılık artık sınır tanımaz olmaya başlamıştı.

18. Yüzyıl Antoine Galland Binbir Gece Hikayelerinin Fransızcaya Çevirisi ile fantaziler yaratıcılığı güncele, halka indirmişti (ANTOINE GALLAND -İstanbul'a Ait Günlük Hatıralar (1672-1673).
Antoine Lavoisier (1743 – 1794) ile araştırmacı, buluşçu insan icatlara başladı, maddenin kimyası maddenin ruhunu çözdü, kadar yenilikler ifade buldu ki, Lavoisier’in kafasını giyotin ile aldılar.

Yaraticiliga yolculuk, Varolanin otesindeki mukemmele ulasma arzusu ve Station F (idil ekleme)

Tarih boyu zamanlar, coğrafyalar, fizik ortamlar, birikimler nesnel yapılaşmalardan öte, öznel varoluşları ile yaratıcı zihinler ortamına kuluçka olabilmiştir. Yaratıcılığa yolculuk tuhafa, tekinsize, dumanlı, şüpheli alanlara, yokluğa yönelmektir, bilinmeyene yolculuktur.
Canlı doğası, türünü mükemmelde varetmekle güdülenmiştir, mükemmel ise var olandan bir ötesidir. İnsanın türünü mükemmelde varetme güdüsü, ortamını, çevresini var olandan bir öteye, mükemmele taşımakla, değiştirmekle, icat etmekle kodlanmıştır.
Etkin insanın tutkusu güzele, özene, emeğe, isyana, yeniye velhasıl yaratıcı olan herşeyedir. İşte bizler de böylesine bir ortamın, “Station F’in” nesnel birimlerini Wilmotte ile beraber çözümlemekten, üretmekten, tasarımcıları ile beraber olmaktan onur duymakta ve bu projeyi görev olarak yükümlenmekteyiz.

“Station F. Halle Freyssinet” // disiplinlerustu, evrensel acilimlar ve yuregindeki isikla yaratmak(idil ekleme )

Anadolu uygarlıklarında bireyin iç referans noktası evrenseldir, kişisel ben, evrensel ben’e dönmüştür, nedeni kadim kökler, yerellik ve çeşitliliktir (diversification). “Station F. Halle Freyssinet” de böylesine evrensel açılımlar taşıyacaktır. Uluslararası(international) değil, küresel (global) boyutlar taşıyacaktır.

İlk devlet felsefesi, hukuk felsefesi, tarih felsefesi Anadolu eşiğine, Ege çanağına aittir, Eflatun, Mevlana, Heredot, Plato, Aristo bu çoğrafyanın hızlanmış savaşlarının, hızlanmış, paylaşılmış kültürlerinin şanslı düşünürleridir. Anadolu’da yaratıcılık yoktan varola gelmemiştir, yaratılanlar tekrar keşfedilenler olmuştur, bir diğerine devredilen destanlar, mitler, kültürler demektir. Aynen “Station F. Halle Freyssinet” ortamı da disiplinler arası olmaktan öte disiplinler üstü olacaktır, zamanımıza işaret koyacaktır.

Anadolu’da yaratıcılık ortamı yaratıcı bireylerin toplamı değil, yaratıcı birey, bütünün parçası olmuştur. Çatal Höyükten bu yana Anadolu Şehir devletlerinde paylaşılanlar bilgiyi, düşünceyi, felsefeyi, kültürleri, dinleri coşturmuştur. Anadoluda birimizin olanlar azdır, hepimizin olanlar çoktur, “Station F. Halle Freyssinet” de öyle olacaktır, bilgi rakiplerle bile paylaşılacaktır.

Anadolu yürekli kavimlerin geçiş yeri olmuş, eşikler aşılmış, destanlar göküzünde semaya durmuştur. Yaratıcılık ilk gören olmaktır, ilk gören ne gözdür ne de akıl, ilk gören yürektir.

Anadolu gezerlerin, göçerlerin beşiğidir, farklılıklar farklı görüşlere yol vermiştir. Dilerim serginin ismi ‘Anadolu’ büyüsünü zamanımıza taşırın.

Göbeklitepe yaratıcılığın, uygarlığın tarihini yeniden yazmamızı gerekli kılmaktadır,

Çatalhöyük 9.400 yıllık bir kentler manzumesinin inanılmaz katmanlarını bize anlatmaktadır, metropolisler katmanları ile hayallere sığmaz kültürleri sergilemektedir.

Yesemek beraberce yaratım evresinin MÖ. 900/800 yıllarına ait en güzel örneklerinden biridir. Yesemek Heykel Köyü, yaratıcılığın tarihi açısından “ara ürün” kavramını tanıştırmaktadır. “Brüt olanın estetiği” çağdaş sanatlar için anlamlı bir açılım olabilir. Ayrıca bitmemiş heykeller bizi “açık iş” kavramı üzerinde yoğunlaşmamız gerekliliğine götürmektedir. Antik dünyada benzeri olmayan son derece önemli bir merkezdir. Yesemek Eski Önasya’nın ve günümüze kadar geçen tüm zamanların en büyük açık hava heykel atölyesidir, bitmiş veya taslak halinde yaklaşık 300 adet aslan, sfenks ve dağ tanrıları heykelleri bulunmaktadır. Yaratıcılığın yeniden kazanımı beşiklerin, eşiklerin tarihsel coğrafyaları, özgünlükleri, öznellikleri üzerlerine temellendirilmelidir.
Burada yaratıcılık, yeni yaklaşımlar için hiyerarşik olmayan, dönüşümlü ve farklılıklar içeren derinliklerde imgelere, zihinlere açılımlar hazırlamaktadır.

FARUK MALHAN 20 EYLÜL 2018
Translation - English
THE PENINSULA OF BOUNDLESS INSPIRATIONS

Mesopotamia region was a cradle, Anatolia is the treshold of creativity, innovations, the lands of heritage inspiring wonders of the world.

Anatolia belongs to the timeless realms. That's why it appeals to thousands of thinkers like Pasolini, Bela Bartok, Corbusier, Pierre Loti, Agatha Christie and many others who have been scattered in the unknown territories under the spell of these places.

Mesopotamia is the geography of the first settled societies, dreams, experiences, drawings, figures, writings, sculptures, thinkers and dreamers.
Anatolian peninsula, land of boundless inspiration, embraced Sumerian, Akkadian, Assyrian, Babylonian, Hellenic, Persian, Roman, Artuqid, and Ottoman civilisations. Since the dawn of creativity, lands of Anatolia have been the earliest settlements for humanity, agriculture, farming, habitation, pottery, cups, pots, sculptures and reliefs. Anatolia was the cradle and treshold of beliefs, legends, myths and creativity; together forming a resilient memory. Through ages, the genetic heritage of the peninsula prospered on grace, wisdom and virtuosity.

MEZOPOTAMYA,
GÖBEKLİTEPE,
ÇATALHÖYÜK,
YESEMEK,
HİTİTLER (image)

When we look for the roots and existence of creativity and wisdom, we can consider Mesopotamia as the cradle and Anatolia as the threshold.
These lands were the backbone of early myths and gods, they were the references of imagery, dreams and quotes. The unknowns are transferred into imaginations. Uncertainties, oddities, incantations appear as timeless actors in the realm of dreams.

The genie of Aladdin came out of the lamp in these lands, the carpet of Simbad flew over these territories, the truth was imagined and dreams became real on these soils. In ancient Greece and Rome, it was thought that creativity was not caused by the man himself. It was believed that creativity was a sanctuary that accompanied the man and that it came from an unknown and distant source for incomprehensible reasons. In ancient Greece, the companion holy spirits that gave creativity were called demon (daimon). Socrates used to tell that he had a demon from the afterlife explaining to him the wisdom. Despite Greek idealism, the Roman realism called the creative souls without a body "a genius". They did not think that genius meant an intelligent individual, they believed that genius was a magical being, and that this wisdom lived in the halo of the artist, that it helped and shaped his work.

The reputation of the wise person, the artist, the designer, no matter how glorious, was not entirely his own; everyone acknowledged that this disembodied, non-material absence, this genius, helped the wise person, the designer. He was not even author if his work was terrible, it was not his fault, it was his genius who was lazy.

After the Renaissance many things changed, with the man of Vitruve of Léonard de Vinci, the individual was placed in the center of the Universe, above all the Gods and the unknowns. It was no more the time and place of mythological creatures taking sacred commandments. With rational humanism, people began to believe that creativity came entirely from the person. For the first time in history, instead of saying that this or that artist had a a genius, we began to hear that he himself was a genius.
The concept of idea became irrelevant, humanistic thought began to cover all areas of creativity, extending north of Rome, touching all rituals, it began to interpret dogmas and religions. Creativity knew no boundaries anymore.

With the French translation of Antoine Galland's “One Thousand and One Nights" of the eighteenth century, the creativity of fantasies has been brought to the present day. (ANTOINE GALLAND- Daily Memories from Istanbul (1672-1673)).

Inspired by Antoine Lavoisier’s (on 1743 - 1794) chemical revolution, the researcher and inventor man began his inventions. He solved the chemistry and the soul of the matter, he made so many innovations that they took the head of Lavoisier with a guillotine.

Throughout history, times, geographies, physical environments, accumulations they have been incubated in creative minds with their subjective existence more than their objective constructs. The journey to creativity consists of heading for the weird, the haunted, the smoky and suspicious areas, and moving towards the absence. It is a journey to the unknown. The passion of the active and efficient man is directed towards the beauty, care and attention, effort, rebellion, towards novelty and finally all that is creative. We are honored to work together with Wilmotte and its designers in the analysis and production of objects for such an environment like “Station F” and we undertake this project with pleasure as a duty.

The nature of the living being is driven by the perfect creation of his species whereas perfection is transcendence. The impetus of humankind to generate this perfection for his species is encoded in his actions of inventing, changing and moving beyond his existing reality so that at last excellence is reached.

In Anatolia, the creative environment is not the sum of creative individuals, but the creative individual is the part of this whole. Since the Çatal Höyük, the shared knowledge in the Anatolian City states have exhilarated the ideas, philosophy, cultures and religions. In Anatolia, synergy and what the community possesses is superior to individual possession, so will be in "Station F. Halle Freyssinet", where even the information will be shared with the competitors. In Anatolian civilizations, the internal reference point of the individual is universal, the personal self returns to the universal self, the reason for that are ancient roots, locality and diversification.
"Station F. Halle Freyssinet" will carry such universal extensions. It will have not only international but also global dimensions.

The first state philosophy, the philosophy of law, the philosophy of history, they all belong to the Anatolian soil, the Aegean basin. Plato, Mevlana, Herodotus, Aristotle are the fortunate thinkers of the accelerated wars and shared cultures in this geography. In Anatolia, creativity did not came out of nowhere, the creations are rediscoveries; they are epics, myths and cultures transferred from one generation to the next. In the same manner, the environment of the "F. Halle Freyssinet Station" will be more than interdisciplinary, it will be transdisciplinary and will mark our time.

Anatolia was the crossroads of courageous people, with big hearts, where the thresholds were exceeded, the epics resounded in the sky. Creativity is to be the first one to see, and the first to see is neither the eye nor the mind; the first to see is the heart.

Anatolia is the cradle of emigrants, nomads and these differences have brought diverse views. I wish the name of the exhibition "Anatolia" may bring its magic to our time.


Göbeklitepe makes it necessary for us to rewrite the history of creativity and civilization.

Çatalhöyük tells us about the incredible layers of a city of 9,400 years. These layers of metropolises show unimaginable cultures.

Yesemek is one of the best examples of the co-creation phase of 900/800 BC. Yesemek Sculpture Village introduces the concept of "intermediate product" in terms of the history of creativity. The “aesthetics of the raw” can be a meaningful opening for contemporary arts. Besides, unfinished sculptures lead us to focus on the concept of "open work". It is an extremely important center in the ancient world, unlike any other. Yesemek is the largest open-air sculpture workshop of all the times of Old Asia Minor till to the present day.
There are about 300 lions, sphinxes and mountain gods in their finished or draft form.
The recovery of creativity should be grounded on the individuality, originality and subjectivity of the historical geographies, cradles and thresholds.

Here, creativity brings expansions for new approaches to the imagery and minds that are in non-hierarchical, alternating and differential depths.

Faruk Malhan, 20 September 2018
Turkish to French: THE PENINSULA OF BOUNDLESS INSPIRATIONS 1
General field: Art/Literary
Detailed field: Architecture
Source text - Turkish
Yaratıcılığın, bilgeliğin varoluşunu ararken Mezopotamyayı beşik (cradle), Anadoluyu eşik (treshold) olarak alabiliriz. Bu topraklar ilk efsanelerin, mitlerin, tanrıların, hayale yapılan atıfların, alıntıların membağı olmuşlardır. Bilinemeyenler hayallere aktarılır, belirsizlikler, tuhaflıklar, tekinsizlikler düşler aleminin zamansız oyuncuları olarak karşımıza çıkarlar.

Mezopotamya, ilk yerleşik toplumların, hayallerin, deneyimlerin, çizinin, figürün, yazının, heykelin, düşünücülerin, düşleyenlerin coğrafyasıdır.

Anadolu zamansız alemlere aittir. Anatolian peninsula, land of boundless inspiration, embraced Sumerian, Akkadian, Assyrian, Babylonian, Hellenic, Persian, Roman, Artuqid, and Ottoman civilisations. Since the dawn of creativity, Anatolia have been the earliest settlements for humanity, agriculture, farming, habitation, pottery, cups, pots, sculptures and reliefs. Anatolia was the cradle and treshold of beliefs, legends, myths and creativity; together forming a resilient memory. Through ages, the genetic heritage of the peninsula prospered on grace, wisdom and virtuosity.. Onun içindir ki binlerce düşünücüyü alemine çağırmaktadır, Pasolini, Bela Bartok, Le Corbusier, Pierre Loti, Agatha Christie daha niceleri buraların büyüsünde yeni alemlerine dağılmışlardır.

MEZOPOTAMYA, GÖBEKLİTEPE ,ÇATALHÖYÜK,YESEMEK,HİTİTLER (gorsel gelecek)

Aladdin’in Lambasından cin bu diyarlarda çıkmış, Simbad’ın Halısı bu diyarlarda insanı uçurmuş, gerçekler bu diyarlarda hayal olmuş, hayaller bu diyarlardan gerçek olmuştur.
-----
Antik Yunan’da, Roma’da yaratıcılığının, insanın kendinden kaynaklanmadığı düşünülürdü.
Yaratıcılığın, insana refakat eden bir kutsal olup, insanlara meçhul ve uzak bir kaynaktan, anlaşılmaz sebeplerle geldiğine inanılırdı. Eski Yunanda, yaratıcılığı sağlayan refakatçi kutsal ruhlara ‘demon’ (daimon) denirdi. Sokrates, kendine gaipten bilgeliği anlatan bir ‘demon’u olduğunu anlatırdı. Yunan idealizmine karşın Roma realizmi vücutsuz yaratıcı ruhlara ‘genius’ adını vermişler, “dehanın”, “zeki bir birey” anlamına geldiğini düşünmemişler, dehanın büyülü bir varlık olduğuna, bilge kişinin, sanatçının halesinde yaşadığına, müellifin eserine yardımcı olduğuna, biçim verdiğine inanmışlardı.
Bilge kişinin, sanatçı kişinin, tasarımcı kişinin eseri ne kadar görkemli olursa olsun itibarı tümüyle ona ait değildi ; herkes bu bedensiz, maddesiz yokluğun, ‘deha’nın bilge kişiye, tasarımcıya yardımcı olduğunu kabullenmişti. Berbat bir eser için bile hata müellifte değildi, “dehası” tembellik yapmıştı.

Rönesans ile çok şey değişti, Leonardo vitrivius ile bireyi evrenin ortasına, bütün tanrıların ve bilinmezliklerin üstüne yerleştirildi. Artık kutsal emirler alan mitolojik yaratıklara yer ve zaman tanınmaz oldu. Akılcı hümanizm ile insanlar yaratıcılığın kişinin tümüyle kendisinden geldiğine inanmaya başladılar. Tarih boyunca ilk defa, şu veya bu sanatçıya dehanın gelmiş olması yerine, doğrudan kendisinin dahi olduğunu duymaya başladık. İdea düşünce yoldan çıktı, hümanist düşünce yaratıcılığın tüm alanlarını kapsamaya başladı, Roma’dan kuzeye doğru yayıldı, tüm ezberlere dokundu, dogmaları, dini yorumlamaya başladı. Yaratıcılık artık sınır tanımaz olmaya başlamıştı.

18. Yüzyıl Antoine Galland Binbir Gece Hikayelerinin Fransızcaya Çevirisi ile fantaziler yaratıcılığı güncele, halka indirmişti (ANTOINE GALLAND -İstanbul'a Ait Günlük Hatıralar (1672-1673).
Antoine Lavoisier (1743 – 1794) ile araştırmacı, buluşçu insan icatlara başladı, maddenin kimyası maddenin ruhunu çözdü, kadar yenilikler ifade buldu ki, Lavoisier’in kafasını giyotin ile aldılar.

Yaraticiliga yolculuk, Varolanin otesindeki mukemmele ulasma arzusu ve Station F (idil ekleme)

Tarih boyu zamanlar, coğrafyalar, fizik ortamlar, birikimler nesnel yapılaşmalardan öte, öznel varoluşları ile yaratıcı zihinler ortamına kuluçka olabilmiştir. Yaratıcılığa yolculuk tuhafa, tekinsize, dumanlı, şüpheli alanlara, yokluğa yönelmektir, bilinmeyene yolculuktur.
Canlı doğası, türünü mükemmelde varetmekle güdülenmiştir, mükemmel ise var olandan bir ötesidir. İnsanın türünü mükemmelde varetme güdüsü, ortamını, çevresini var olandan bir öteye, mükemmele taşımakla, değiştirmekle, icat etmekle kodlanmıştır.
Etkin insanın tutkusu güzele, özene, emeğe, isyana, yeniye velhasıl yaratıcı olan herşeyedir. İşte bizler de böylesine bir ortamın, “Station F’in” nesnel birimlerini Wilmotte ile beraber çözümlemekten, üretmekten, tasarımcıları ile beraber olmaktan onur duymakta ve bu projeyi görev olarak yükümlenmekteyiz.

“Station F. Halle Freyssinet” // disiplinlerustu, evrensel acilimlar ve yuregindeki isikla yaratmak(idil ekleme )

Anadolu uygarlıklarında bireyin iç referans noktası evrenseldir, kişisel ben, evrensel ben’e dönmüştür, nedeni kadim kökler, yerellik ve çeşitliliktir (diversification). “Station F. Halle Freyssinet” de böylesine evrensel açılımlar taşıyacaktır. Uluslararası(international) değil, küresel (global) boyutlar taşıyacaktır.

İlk devlet felsefesi, hukuk felsefesi, tarih felsefesi Anadolu eşiğine, Ege çanağına aittir, Eflatun, Mevlana, Heredot, Plato, Aristo bu çoğrafyanın hızlanmış savaşlarının, hızlanmış, paylaşılmış kültürlerinin şanslı düşünürleridir. Anadolu’da yaratıcılık yoktan varola gelmemiştir, yaratılanlar tekrar keşfedilenler olmuştur, bir diğerine devredilen destanlar, mitler, kültürler demektir. Aynen “Station F. Halle Freyssinet” ortamı da disiplinler arası olmaktan öte disiplinler üstü olacaktır, zamanımıza işaret koyacaktır.

Anadolu’da yaratıcılık ortamı yaratıcı bireylerin toplamı değil, yaratıcı birey, bütünün parçası olmuştur. Çatal Höyükten bu yana Anadolu Şehir devletlerinde paylaşılanlar bilgiyi, düşünceyi, felsefeyi, kültürleri, dinleri coşturmuştur. Anadoluda birimizin olanlar azdır, hepimizin olanlar çoktur, “Station F. Halle Freyssinet” de öyle olacaktır, bilgi rakiplerle bile paylaşılacaktır.

Anadolu yürekli kavimlerin geçiş yeri olmuş, eşikler aşılmış, destanlar göküzünde semaya durmuştur. Yaratıcılık ilk gören olmaktır, ilk gören ne gözdür ne de akıl, ilk gören yürektir.

Anadolu gezerlerin, göçerlerin beşiğidir, farklılıklar farklı görüşlere yol vermiştir. Dilerim serginin ismi ‘Anadolu’ büyüsünü zamanımıza taşırın.

Göbeklitepe yaratıcılığın, uygarlığın tarihini yeniden yazmamızı gerekli kılmaktadır,

Çatalhöyük 9.400 yıllık bir kentler manzumesinin inanılmaz katmanlarını bize anlatmaktadır, metropolisler katmanları ile hayallere sığmaz kültürleri sergilemektedir.

Yesemek beraberce yaratım evresinin MÖ. 900/800 yıllarına ait en güzel örneklerinden biridir. Yesemek Heykel Köyü, yaratıcılığın tarihi açısından “ara ürün” kavramını tanıştırmaktadır. “Brüt olanın estetiği” çağdaş sanatlar için anlamlı bir açılım olabilir. Ayrıca bitmemiş heykeller bizi “açık iş” kavramı üzerinde yoğunlaşmamız gerekliliğine götürmektedir. Antik dünyada benzeri olmayan son derece önemli bir merkezdir. Yesemek Eski Önasya’nın ve günümüze kadar geçen tüm zamanların en büyük açık hava heykel atölyesidir, bitmiş veya taslak halinde yaklaşık 300 adet aslan, sfenks ve dağ tanrıları heykelleri bulunmaktadır. Yaratıcılığın yeniden kazanımı beşiklerin, eşiklerin tarihsel coğrafyaları, özgünlükleri, öznellikleri üzerlerine temellendirilmelidir.
Burada yaratıcılık, yeni yaklaşımlar için hiyerarşik olmayan, dönüşümlü ve farklılıklar içeren derinliklerde imgelere, zihinlere açılımlar hazırlamaktadır.

FARUK MALHAN 20 EYLÜL 2018
Translation - French
LA PÉNINSULE DES INSPIRATIONS SANS LIMITE


La région de la Mésopotamie était un berceau, l'Anatolie est le seuil de la créativité, des innovations, la terre d'héritage inspirant les merveilles du monde.

L’ Anatolie appartient aux royaumes intemporels. C'est pourquoi elle fait appel à des milliers de penseurs comme Pasolini, Bela Bartok, Le Corbusier, Pierre Loti, Agatha Christie et beaucoup d’autres qui ont été dispersés dans les domaines inconnues sous le charme de ces lieux.

La Mésopotamie représente la géographie des premières sociétés sédentaires, elle est le lieu des rêves, des expériences, des dessins, des figures, des écrits, des sculptures, des penseurs et des rêveurs. La péninsule anatolienne, terre d'inspiration illimitée, a embrassé les civilisations Sumérienne, Akkadienne, Assyrienne, Babylonienne, Artuqide, Hellénique, Perse, Romaine et Ottomane. Depuis l'aube de créativité, l'Anatolie avait les toutes premières implantations pour l'humanité; l'agriculture, l’élevage, l'habitation, des poteries, des tasses, des pots, des sculptures et des reliefs. L'Anatolie était le berceau et le seuil des croyances, des légendes, des mythes et de la créativité; tout cet ensemble formant une mémoire résiliente. À travers les âges, le patrimoine génétique de la péninsule a prospéré sur la grâce, la sagesse et la virtuosité.

MEZOPOTAMYA,
GÖBEKLİTEPE ,
ÇATALHÖYÜK,
YESEMEK,
HİTİTLER (image)

Lorsque nous recherchons l'existence de la créativité et de la sagesse, nous pouvons considérer la Mésopotamie comme le berceau et l'Anatolie comme le seuil. Ces terres étaient la colonne vertébrale des premiers mythes et des dieux, elles étaient les références de l'imagerie, des rêves et des citations.
Les inconnues sont transférées dans les imaginations. Les incertitudes, les bizarreries, les incantations apparaissent comme des acteurs intemporels du monde des rêves.

Le génie d'Aladdin est sorti de la lampe dans ces terres, le tapis de Simbad volait sur ces pays, la vérité a été imaginée et les rêves sont devenus réels sur ces terres. Dans la Grèce antique et à Rome, on pensait que la créativité n'était pas causée par l’homme lui-même. On croyait que la créativité était un sanctuaire qui accompagnait l'homme et qu’elle venait d'une source inconnue et distante pour des raisons incompréhensibles. Dans la Grèce antique, les esprits saints de compagnon qui ont donnaient de la créativité ont été appelés “démons”. Socrate avait l’habitude de raconter qu’il avait un démon de l’au-delà lui expliquant la sagesse. Malgré l'idéalisme grec, le réalisme romain appelait les âmes créatrices sans corps “un génie”. Ils ne pensaient pas que le génie voulait dire un individu intelligent, ils croyaient que le génie était un être magique, et que le sage vivait dans le halo de l'artiste, qu’il l’aidait et façonnait son oeuvre.

La réputation du sage, de l'artiste, du concepteur, aussi glorieuse soit-elle, n'était pas entièrement la sienne; tout le monde reconnaissait que cette absence désincarnée et non matérielle, ce génie, aidait le sage, le concepteur. Il n'était même pas auteur s’il avait produit un travail terrible, ce n’était pas sa faute, c'était son génie qui était paresseux.

Après la Renaissance beaucoup de choses ont changé; avec l’homme de Vitruve de Léonard de Vinci, l'individu a été placé au centre de l'Univers, sur tous les Dieux et les inconnus. Ce n'était plus le temps et le lieu des créatures mythologiques qui prenaient des commandements sacrés. Grâce à un humanisme rationnel, les gens ont commencé à croire que la créativité venait entièrement de la personne. Pour la première fois dans l'histoire, au lieu de dire que tel ou tel artiste avait un génie, on a commencé à entendre qu'il était lui-même un génie. Le concept de “idea” est devenu hors propos, la pensée humaniste a commencé à couvrir tous les domaines de la créativité, s'étendant au nord de Rome, touchant tous les rituels, elle a commencé à interpréter les dogmes et les religions. La créativité ne connaissait plus de limites.

Avec la traduction en français de “Des contes des Mille et une Nuits” d'Antoine Galland, du XVIIIe siècle, la créativité des fantaisies a été amenée à nos jours (ANTOINE GALLAND - Souvenirs quotidiens d'Istanbul (1672-1673)).

Inspiré par la révolution chimique d'Antoine Lavoisier (1743 - 1794), l’homme chercheur, inventeur a commencé ses inventions. Il résolut la chimie et l’âme de la matière, il a fait tant d'innovations qu’ils ont pris la tête de Lavoisier avec une guillotine.

À travers l'histoire, les temps, les géographies, les environnements physiques, les accumulations, ils ont été incubés dans les esprits créatifs avec leur existence subjective plus que leurs constructions objectives. Le voyage vers la créativité consiste à se tourner vers le bizarre, le hanté, les zones enfumées et suspectes, et se diriger vers l’absence. C’est le voyage vers l'inconnu. La passion de l'homme actif et efficace est dirigée vers la beauté, le soin et l'attention, l'effort, la rébellion, vers la nouveauté et finalement vers tout ce qui est créatif. Nous sommes honorés de collaborer avec Wilmotte et ses concepteurs dans l’analyse et la production d’objets pour un tel environnement comme «Station F» et nous entreprenons ce projet avec plaisir comme devoir.

La nature de l'homme est animée par la création parfaite de son espèce alors que la perfection est transcendance. L'impulsion de l'humanité à générer cette perfection pour son espèce est codée dans ses actions consistant à inventer, à changer et à aller au-delà de sa réalité existante pour finalement atteindre l'excellence.

En Anatolie, l'environnement créatif n'est pas la somme des individus créatifs, mais l'individu créatif fait partie de cet ensemble. Depuis le Çatal Höyük, les connaissances partagées dans les états villes anatoliennes ont exalté les idées, les philosophies, les cultures et les religions.

En Anatolie, la synergie et ce que la communauté possede est supérior a la possession individuelle. Ça va être la même chose dans la "Station F. Halle Freyssinet", les informations seront partagées même avec les concurrents.
Dans les civilisations anatoliennes, le point de référence interne de l'individu est universel, le soi personnel retourne au soi universel, les raisons en sont les racines anciennes, la localisation et la diversification.“Station F. Halle Freyssinet ” sera porteur de telles extensions universelles. Il aura non seulement une dimension internationale mais aussi mondiale.
La première philosophie étatique, la philosophie du droit, la philosophie de l'histoire, elles appartiennent toutes au sol anatolien, au bassin égéen.
Platon, Mevlana, Hérodote, Aristote sont les penseurs chanceux des guerres accélérées et des cultures partagées dans cette géographie. En Anatolie, la créativité n'est pas née de nulle part, les créations sont des redécouvertes; ce sont des épopées, des mythes et des cultures transférés d'une génération à l'autre. De la même manière, l'environnement de la station "F. Halle Freyssinet" sera plus qu'interdisciplinaire, il sera transdisciplinaire et marquera notre époque.

L'Anatolie était le lieu de croisement des peuples courageux, avec de grands coeurs, où les seuils étaient dépassés, les épopées résonnaient dans le ciel.
La créativité est d'être le premier à voir, et le premier à voir n’est ni l’œil ni l’esprit; le premier à voir est le coeur.

L’Anatolie est le berceau des émigrés, des nomades et ces différences ont apporté des vues diversifiées. Je souhaite que le nom de l'exposition “Anatolie” porte sa magie à notre temps.


Göbeklitepe nous oblige à réécrire l'histoire de la créativité et de la civilisation.

Çatalhöyük nous parle des incroyables couches d'une ville de 9 400 ans. Ces couches de métropoles nous montrent des cultures inimaginables.

Yesemek, est l'un des meilleurs exemples de la phase de co-création de 900/800 BC. Yesemek Sculpture Village introduit le concept de “produit intermédiaire” en termes d'histoire de la créativité.
“L'esthétique du brut” peut être une ouverture significative pour les arts contemporains. De plus, des sculptures inachevées nous amènent à nous concentrer sur le concept de "travail ouvert". C'est un centre extrêmement important dans le monde antique, ressemblant à aucun autre. Yesemek est le plus grand atelier de sculpture en plein air de tous les temps de l'ancienne Asie Mineure jusqu'à nos jours. Il y a environ 300 sculptures de lions, de sphinx et de dieux montagnards sous leur forme finie ou sous forme de projet.
La récupération de la créativité devrait être fondée sur l'individualité, l'originalité et la subjectivité des géographies historiques, des berceaux et des seuils.
Ici, la créativité apporte des expansions à de nouvelles approches de l’imagerie et des esprits dans des profondeurs non hiérarchiques, alternées et différentielles.

Faruk Malhan, le 20 Septembre 2018


Translation education Bachelor's degree - Bosphorus University - Business Administration
Experience Years of experience: 14. Registered at ProZ.com: Mar 2020.
ProZ.com Certified PRO certificate(s) N/A
Credentials N/A
Memberships N/A
Software Microsoft Excel, Microsoft Office Pro, Microsoft Word, Powerpoint
Bio

ABOUT ME:

 "I don't know what I am, I know that I am not a category, not a thing. I seem to be a verb, an evolutionary process.," Buckminster Fuller

 

My name, Idil, means a short pastoral poem about pure and naïve love in the countryside. My first foreign language was French, and French literature and culture fascinated me during 8 years of high school in Lycee de Galatasaray. I studied English as a secondary language. I followed my higher education at Bosphorus University at the Faculty of Business Administration for 5 years, where all the curriculum is taught in English. During university years I subtitled translations from French to Turkish, English to Turkish on behalf of Istanbul Film Festival for 3 years. I have studied German at the Goethe Institute, together with german courses held at my university. In 1992, in the last year of university, I started learning Italian in Casa d'Italia in Istanbul. I finished the first 3 courses with an honorary degree and won a scholarship for 2 months in Siena. In 1993, after graduation, I went to Universita di Siena with the scholarship and after 2 months I moved to Modena where I lived and worked for 10 years. During those times I continued my studies in German in Modena, and I took private lessons from a German teacher. In 1998, I started studying Spanish in a private language institution in Modena and continued with Spanish in later years when I moved back to Istanbul in 2001. I finished the complete Cervantes Institute Spanish courses between 2002-2004 in Istanbul.

I always translated work-related documents from English to Italian, French to Italian, German to Italian. The main theme being around sales and marketing in various sectors from the automotive industry to tiles, from distribution channels to fashion, art, denim, design, advertising. I am specialized mostly in the fields of concepts, art, design, advertising, gallery management, non-profit foundation management, art shows, movie subtitles. My special interest is in the domain of philosophy and spiritual studies. I have contributed to the translation of Autobiography of a Yogi by Yogananda from English to Turkish.

 

In the denim industry, major translations were from Turkish to Italian, Italian to Turkish, English to Italian and Italian to English for 10 years. I supplied inspirational resources to international teams for Shows–events where all the material needed to be bilingual: Turkish-English, Turkish-Italian.

As a co-founder of Istanbul Unlimited art platform, I developed art projects in Istanbul, Miami, New York, Beirut, and translated artist's Works and concepts for advertising and presentation purposes.

 

 

STATEMENT

I am a creative person open to change and have a vivid imagination; I am eager to try new methods and procedures. With high intellectual curiosity, I think analytically and theoretically. I would like to contribute to my community with inspirational ideas and produce new services and tools for the empowerment of human potential.

 

Tagline:

A multilingual person with experience in areas of art, fashion, design, marketing, and spiritual sciences.

Keywords: English, Italian, French, Turkish, philosophy, spirituality, yoga, meditation, alchemy, wisdom. See more.English, Italian, French, Turkish, philosophy, spirituality, yoga, meditation, alchemy, wisdom, mindfulness, Perception, consciousness, spirituality, creative writing, Multilingual, Subtitles, Proofreading, interdisciplinary, Jewelry design, circular economy, sustainability, literature, Denim industry, Contemporary art, Art shows, Event management, Advertising, Concept, Creativity, New life perspectives, Esoteric studies, Alchemy, Mindfulness, Trauma healing, Psychology, Somatic healing, Healing, Meditation, Content writing, inspirational resources, Service industries, Yoga studios, Retreat centers, Brochures, Creative arts, Packaging, Yoga, perennial philosophies, gnostic philosophy, design thinking, digital marketing. See less.


Profile last updated
Aug 17, 2020